Güçsüz, takatsiz bedenlere yüklendi…
Can kokan taşlardan, medeniyet inşa etmeye kalkıştı firavunlar
Ölümsüz kalmak için, taşa oydurdular çehrelerini
Ebediyet taş idi onlar için
Geleceğe uzanan binalarla övünüp, taştan mezarlar yaptılar
Kendilerine uyarıcılar geldiğinde:
“Bize uğursuzluk getirdiniz Bundan vazgeçmezseniz sizi taşa tutar, eziyet eder, elem veririz” dediler
Bir kez daha kan döktüler taşlarla
Çaresizliklerini fark ettiklerinde, elleri taşa sarıldı Aciz bırakan her şeyden kurtuluş sandılar taşı; hakikatten, ölümden, kaçışı olmayandan…
Babil’den bu yana gökyüzüne çıkmak için yığılmış taşlar dağ gibi Oysa dağa, taşa yüklenince sorumluluk çekinmiş, kaçılmış ondan,
Sadece beşer almış bu emaneti, sonra düşmüş, taşa muhtaç sanmış kendini Taştan ilahlar yaparak önünde diz çökmüş İbrahim boynuna asmış baltayı taşın,
Demişler;
“Nasıl olurda bir taş baltayla zarar verir?!”
Demiş;
Zarar vermeyenden fayda bekleme!
Taştan binalar, yollar, duvarlar, gökdelenler…
Medeniyet; taşlarla övünen akıl…
Taşlara sığınanlar, hep toprağa salmışlar ordularını En değerli taşların toprağın derununda gizlendiğini bilmemişler, anlamamışlar toprak zerrelerinin enginliğini Oysa toprağa bırakmış İbrahim sevdiklerini… Allah’a sığınmış… İsmail su bulmuş, toprakta korumuş annesi… Suya bırakmış annesi Musa’yı, korumuş Taşlardan toprağa sığınınca Musa, uzakta ateş görmüş anlamış
“Benim ben!” demiş
“Allah!” demiş
Toprakla terbiye etmiş Musa kavmini
“Aklımız Allah’ı neden almıyor?” diyenlere “dağa, taşa bak!” demiş
“Rabbi göster!” deyince parçalanmış dağlar
Toprağa dikilmiş bir taştır nihayet; yitirilmiş bir cana işaret eden Başlarına taş dikildiğinde ebediyen susmuş toprak olduğunu unutanlar ve bir gün yatarken taşın üstüne, er kişi diye; ne er kalır, ne kişi sevdiklerinden Yatarken taşın altına sevdiysen Rabb’i, sevdiysen Nebi’yi; o kalır Kutlu Nebi Allah’a yöneldiğinde taştan eve çevirdi yüzünü, taştan ev sonsuza dek kıblegâh oldu, oraya varmak hac oldu, hacı oldu oraya varanlar Herkes onun getirdiği değerler etrafında birleşti
Kötülüğe, şeytana taş attı hacca varanlar
Topraktan yaratmış Âdem’i Allah Musa toprağa vurunca sular yarılmış, İsa adım atınca kanat germiş melekler Hangi toprağa basmışsa ayağını kerem sahibi Elçi, bereket olmuş Taşa İbrahim, kurar iken Kâbe’yi İzi çıkmış ayağının sevinmiş, makamı İbrahim olmuş Taşa basmış Nebi yükselirken miraca, taş değer olmuş Put olmaktan kurtulmuş, her şey yerli yerine oturmuş Taşlar Allah’a yönelmiş ondan sonra Allah korkusuyla inmişler zirvelerden Hissedince günahı kararmış Hacerül Esved, bembeyaz bir taş iken Nebi öpmüş, sahabe öpmüş, hacı öpmüş; Nebiyi öpmüş taş, tavaf oradan başlamış Tevazu yüklü taşlardan mescitler kurmuş Resule tabi olanlar, secdeye varmışlar huzurunda Allah’ın, sadece ona sığınmışlar Hıra’da dururken görmüş Nebi ufukta apaçık, örtüsüne bürünmüş önce, sonra kalkmış, uyarmış, taş kesilen zihinleri açmış “Allah !”demiş, “Allah!” demiş Bilal, taşın altında
Taş; “Allah!” demiş
Dedi; konuşmaz taşlar
“De ki; o gün diller taş kesilir, eller, ayaklar haber verir yaptıklarından”
Taş vardır; içinden ırmaklar fışkırır Taş vardır; yarılır, içinden sular akar Taş vardır; “Allah” korkusuyla düşer
Dedi; su çıkmaz taştan
“De ki; ya Musa asanı taşa vur!”
Her taş yerine oturdu, dokununca Nebi
” O, el emindir!” dediler
“Siyah taşı yerine kimin oturtacağına o karar versin” dediler ve henüz seçildiğinden habersizken bile adalet yaydı, güven yaydı, barış yaydı insanlara Nebi olduğunda bir medeniyet kurdu gönle giden, ilim üreten, adalet yayan Zaman geldi taş taşıdı, vakit geldi kalp okşadı Yetimin başına koyunca elini Nebi, onun elinden mahrum kalan yetim oldu Zengin oldu kendini fakir sanan, fakir kaldı onu anlamayan Nihayet taşı aşmayı öğretti gönülle, sevgiyle, duyguyla, akılla, sağlıklı bilgiyle
Dediler; yenilik yoktur ki onda
“De ki; hepimiz yenilendik”
Mahcup oldu Taif de Resul’e atılan taş
“Bilmiyorlar ” dedi af diledi âlemlerin Rahmeti bilmiyorlardı, bilmek istemiyor, direniyorlardı
“Sizden biriyim!” dedi Nebi…
” Sevgi” dedi, “Kardeşlik” dedi, “Adalet” dedi “Merhamet” dedi
” Din dürüstlüktür” dedi Buyurdu; “din müsamahadır, kolaylıktır, samimi olmaktır”
Anlamadılar, konuştular, sırt çevirip toprağa taşa verdiler yanlarını, taş yıkılıverdi Suçladılar, değer bizdedir dediler, böbürlendiler
Nadan ne bilsin, nerde bir değer varsa üzerinde Muhammed ‘in kokusu vardır; nerde Nebi’den koku varsa, o değerlidir
Dediler; efendin ne getirdi kılıçtan başka?
“De ki; taş idim, kalp oldum!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder