20 Ağustos 2009 Perşembe

Bir Duâdır Ramazan-ı Şerif

Sorsanız yaşı 60’larda, 70’lerde bir pîr-i fâniye, “bunca yıllık ömrün olmuş; ne gördün ne yaşadın?” diye, “ne bileyim evlad” der, “sanki bir gündü geçen bunca zaman; ne gördüm ne yaşadım sanki!” diye de ekler. İşte bu misal biz de Ramazan’a hoş geldin demeye hazırlanıyorken ‘bu bire bin mahsül veren bereketli vaktin’ kıymetini bilip ona göre hazırlayalım kendimizi! Eğer ki özüne erememişsek, Ramazan bittiği vakit bizler de o pîr-i fâni gibi “bir şey anlamadım, bir gün gibi geldi geçti” deyiveririz.

Peki, dolu dolu geçirebilme maksadını öncelemek için ne anlamalıyız Ramazan deyince? Ya da ne anlamamalıyız ilk olarak?

Bir defa Ramazan eşittir eğlence, yeme içme, gezme tozma değildir! Ne bol şarkılı/sözlü/dansözlü Direklerarası, ne kalbi karartıcı bol kahkahalı tuluatlar, ne de her iftarda/sahurda envai çeşidin bulunduğu ve tıka basa doyuran taamlar… Elbette bunların hiç biri değildir Ramazan!

Ramazan, tabir-i caizse “yoğunlaştırılmış kulluk eğitim kampıdır.” Bir nevî dershanedir, okuldur! Terbiyecisi bizzat Rabb’dir! Mürebbisi bizzat Rabb’dir çünkü mürebbiliğinin kökü/esası yine döner dolaşır Rahmetine dayanır. Sonsuz merhameti, biz kullarını -teşbihte hata olmasın- tornadan geçirir, fazlalıklarımızı/dik ve sivri yanlarımızı yontmak/düzleştirmek/güzelleştirmek suretiyle bizi adam gibi adam olmaya yönlendirir.

Güzelleşmek… Peki, bundan ne anlayacağız? Estetik, sıfır beden, botoks, dik burun, gergin yüz, düzgün hatlar… bunları mı anlamamız gerek güzelleşmek deyince! İpucu yine Allah kelamıyla gelsin; “O, sizin dış görünüşünüze/ suretinize/endamınıza/boyunuza posunuza bakmaz. Ancak kalbinizdeki ihlasa/samimiyete/içtenliğe ve de amellerinizdeki/işlerinizdeki/ ibadetlerinizdeki takvaya/özene/titizliğe/Kendisine duyulan sonsuz sevgiye/saygıya bakar!”

Demek ki güzelleşmek; kalbte ihlâsa, amelde de takvaya işaretmiş. Mevla esasında oruç ile bizi güzelleştirmek istiyor yani! Dolayısıyla tüm dünyayı…

Ayların Namazıdır Ramazan! Nasıl ki günün beşe bölünen vakitlerinin her birinde bir namaz vardır! Aynen bunun gibi 12 ayın da birisinde devir daim eden bir zaman var ki sadece ibadete has kılınmıştır; o da Ramazan’dır! 12 ayı bir vakit olarak düşünürsek Ramazan, namaz gibi bizi dünyanın gürültüsünden, şamatasından, telâşesinden, gafletinden çeker sıyırır da Hakk’ın huzuruna vardırır, bizi Rabb ile birebir ve daha konsantre/yoğunlaştırılmış halde muhatap eyler!

Kıyamdır, secdedir Ramazan… Kıyamdır, çünkü “Kur’an ayı” Ramazanda Kur’an tilavet edilir/okunur. Tıpkı namazın kıyamındaki kıraat gibi! Anlamını düşüne düşüne, gönlümüze yedire yedire… Geride kalan 11 aydaki bahaneler bu ayda mukabelelerle, seherlerdeki müsaid vakitlerle, kasetten, cd’den, tv’den dinlenen hatimlerle aradan sıyrılır gider. Kur’an’la daha çok muhatab olma zamanı kendiliğinden gelmiştir yani, biz istemesek de!

Secdedir Ramazan… Rabbimize en yakın olduğumuz yer ve ânı işaret ederken “Secde ânıdır”, diye buyurmuş yaratılmışların en hayırlısı (sallallahüaleyhivesellem)… O secde ki daha çok dua, daha çok gözyaşı, daha çok acziyet, daha çok içtenlik ve daha yakından fısıldamak gönülden kopan ıslak sözcükleri Allah’a… Ramazan da böyle değil midir? Her şeyimizle daha çok yakın değil miyizdir Allah’a!

Ramazan, ayların iki büklüm durulan rükûsu... Rükû ama hem maddi hem manevi rükû!

Evvela en ham anlamıyla açlıktan/zayıflıktan/takatsizlikten dolayı huzurda diz çökme… Hâla anlayamadıysan acziyetini “açlık” ile anla diye! Rabbine karşı isyan içre dik durma ey kulum, bak gördün mü iki lokma yemedin nasıl da kıvrıldın! “Haddini bil ey insan, gururlanma ey insan”ı manevi ders olarak verme inceliği/zarafeti…

Rükû’nun manaya bakan diğer yüzü; yetime, yoksula, aça, çıplağa doğru eğilme, merhametini gösterme hâli… “Küçük dağları ben yarattım edasıyla dünya üzerinde büyüklenerek gezme ey kulum; şöyle tevazu ile eğil de bir bak etrafına! Kimler Benden yardım bekler; bak da senin elinle onlara yardım edeyim” nidası! Ve muhtaca Allah’ın adıyla, Allah rızası için merhametle eğiliş… Rahmet ayının tezahürü değil mi zaten merhamet? Ne mutlu merhamet edip de merhamete duçar olanlara!

Ve ne mutlu Ramazanda kazandığı güzel hasletleri yani merhameti, şefkati, duayı, namazı, orucu… tüm ömrüne yayanlara!

- Ramazan bir eğitim kurumu;
- Gün içindeki beş vakit namaz gibi kişiyi sene içinde hizaya çekme dershanesi;
- Ramazan, affa sebep olsun diye Rabbimizin hediyesi;
- Ramazan, bilincini imanıyla çelikleştirmiş insanın içinden hiç çıkmak istemeyesi!

Ramazan’ınızın ve sonrasının bereketli olması duâsıyla…

Selam ve Duâ ile..

1 yorum:

hakan dedi ki...

En büyük din İSLAM