Nefsinin esiri olan kimseler,
huzurun ne olduğunu ve nerede bulunduğunu bilmezler ve kıymetini de anlayamazlar.
Sa’di-i Şirazi hazretleri şöyle bir hikaye anlatır:
“Bir hükümdarın acemi bir kölesi vardı.
Bir gün bu köle ile gemiye binmişti. Köle o zamana kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti.
Gemi yolculuğunun birtakım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limandan ayrıldığı andan itibaren titremeye başladı.
Ne yaptılarsa köleyi sakinleştiremediler.
Gemide âlim bir kişi vardı. Hükümdara;
(Müsaade ederseniz ben onu susturayım) dedi.
Hükümdar da o zata izin verdi.
O zat, köleyi denize attırdı.
Köle birkaç kere suya battı, çıktı.
Geminin bir tarafına can havliyle tutundu.
Onu saçından tutup gemiye aldılar.
Bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sakin oturdu.
Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu.
O da; (Köle suya girmeden evvel, gemideki selametin kadrini ve kıymetini bilmiyordu.
İşte huzurla, saadet ve sıhhat de böyledir.
Huzur içinde yaşayan, mesut olan, bir felakete uğramadıkça,
o huzur ve saadetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da,
sağlığının kıymetini bilmez) dedi.”
Netice olarak, içi aydın olan, huzurlu olan dışına ışık ve huzur verir.
Zira her kapdan, içinde olan, dışarı sızar…!
1 yorum:
merhaba güzel bir site yapmışsınız. eger isterseniz link değişimi yapmak isterim sizinle. sitem.
www.sitekayit.blogspot.com
Yorum Gönder